Özgür olmak, özgür kalmak ya da özgür doğmak, farkındaysanız diğer bir seçenek yok. Bu yolda sonu hep özgürlüğe çıkmalı, öyle kalınmalı ya da belki öyle doğulmalı. Biz insanlar kendi içimizde aslında hep bunun savaşını veriyoruz. Özgür olmak diyoruz, öyle kalmak istiyoruz ya da öyle doğsaydık diye düşünüyoruz. Ama günün sonunda yine bir ayrım içinde var oluyoruz. Renklerimizi ayırıyoruz, cinsiyetlerimizi ayırıyoruz, haklarımızı unutuyoruz. Peki size şimdi soruyorum, siyah ya da beyaz ne fark eder, neden tek biri olmak zorunda hissediyoruz, içimizde siyah da barınamaz mı, beyaz da siyaha yakışamaz mı? Ya da kadın ve erkek evrende birbirlerini tamamlayan iki parça değiller midir, cinsiyetler fark etmeksizin insan olarak hepimiz aynı haklarla yaşayamaz mıyız?
Ben içinizdenim bende bir insanım insan olarak bir şeyleri sorguluyorum, anlatıyorum, düşünüyorum. Kendimi ifade etmek en büyük hakkım. Çünkü hepimizin bir düşünce özgürlüğü var. Tek hakkımız bu da değil. En büyük hakkımız nedir biliyor musunuz? Yaşamak...Nefes almak bizim hakkımız. Ama sadece bizim değil, herkesin hakkı. Üstelik bunu istekleri her yerde devam ettirebilirler, ayrım yapmaksızın. Farklı renkleri içimizde görmekten bahsediyorum. Dedim ya ne fark eder? Biz insanlar tüm renkleri sevmez miyiz?
Bizler, özgürlük kokan papatyalar. Barış içinde büyüyen karanfiller. Nefes alan çınarlar değil miyiz?
Bebek olarak doğarız, çocuk olarak büyürüz, insan olarak yaşarız…
Öğreniriz çünkü hakkımızdır!
Okuruz çünkü hakkımızdır!
Yaşarız çünkü hakkımızdır!
Özgürlükte kanat çırpan bir kuş misali nefes alırız.
Çünkü hakkımızdır!
Bu yüzden hakkımız dediğimiz değerlere sahip çıkmalı, koruyup kollamalıyız. Çünkü bizler otuz tane maddenin içinde kendi hayatlarımızı buluruz.
Özgürlükte kanat çırpan bir kuştan sevgilerle…