İmrenmişimdir hep okuduğu yazarın adından tutun, aldığı bilginin sayfa numarasını, yayınevi adını ve kaynağın basılış tarihini yerini aklında tutanlara. Okur geçerim, kitap elimden düştüğü an yazarı da gider aklımdan kitabın adı da. O zaman içerik, konu bilgi gitmez mi? Oradan ne kalırsa bahtıma. Bu yüzden, kitabın içimi saran kısımlardan not alırım hem kaynak gösterme hem de altını çizme açısından. Bazen de not almak için zaman, yer müsait olmadığında, okumakta olduğum o güzel fikirlerin, o ballı bilgilerin tıpkı yazarlarının adları gibi kafamdan uçup gideceği endişesine kapılırım.
Yazının başlığına nereden esinlendim bilmiyorum. Aklımda mesnevi gibi kalmış. Mesneviyi okuyalı yıllar oldu.
“ At izinde yağmur suyunun üstündeki çöp üstüne konan sinek, çöpü dünyanın en büyük gemisi, kendini de o gemiyi batmaktan kurtaran en usta kaptan sanırmış”
Asırlar öncesinden söylenmiş çoğu sözler bu gün hala geçerli. Bu yüzden eski çağlarda yaşamış filozoflar, sosyologlar rehber olmaya devam ediyorlar.
“İnsan, insandır, değişmez” sözü niçin söylenir? İnsanın değişmeyeceği için mi?
Kimilerine göre de insanoğlu sürekli değişim içinde.
Değişen insan değil, fikirler, davranışlar.
Bazı insanlar için, değişmedi anlamında, “yahu, nasıl geldiyse öyle gitti” sözü söylenir.
Ya, çıkarcılar?
Değişme adına, güçten, çıkardan yana dönenler?
Değişme adına doğruları eğip bükenler?
Kendini bulunmaz Hint kumaşı görenler.
Aydınlar, yarı aydınlar, okumuş cahiller…
Aydın deyince buraya bir virgül atmak gerekiyor Enis Batur’un-1982, Alternatif : Aydın’ından iki alıntı;
“Kişioğlunun gözü karanlıkta görmeye de alışabilir. Tek karanlığı kanıksamasın, ona katlanmasın, alışmasın.”
“Farkı önemseyenler, farka katlanamayanların arasından nasıl olsa sıyrılacaktır, hiç değilse uzun erimde. Ama düğüm bireylerin kendilerini kurtarmalarıyla çözülecek değildir: Atlas yorgun düştüğünde, sırtındaki dünyayı boşluğa yuvarlayabilir. Oysa, çelişki bu ya, Atlas, eninde sonunda sırtında taşıdığı dünyanın dışında değildir.”
Dünya dönüyor.