İrdeleme Defteri
Köşe Yazarı
İrdeleme Defteri
 

Doğada Pazartesi Yok!

Sabahın serinliğiyle uyanıyor dünya. Henüz şehir tam anlamıyla kendine gelmeden, bir serçe konuyor pencere kenarına. Uykulu gözlerin henüz ekrana bakmamış, telefonun sessizliğini koruyor. Bir an için zaman duruyor. İşte o anda fark ediyorsun: Doğada pazartesi yok. Yalnızca biz insanlar takvimler inşa ettik. Haftaları yedi parçaya böldük, günlere isimler verdik, birine de "pazartesi" dedik. Yorgunluğun, koşturmacanın, yeniden başlama zorunluluğunun adı oldu o. Ama ormanda bir ağaç, haftanın kaçıncı gününde olduğunu bilmez. Rüzgâr, hangi gündeyiz diye esmez. Ne bir martı takvim taşır kanatlarında, ne de bir dere plan yapar akarken. Güneş doğar, batar. Ay gelir, eksilir, yeniden tamamlanır. Ve hiçbir çiçek, “Yarın iş var, erken yatayım,” demez. Doğada her gün, sadece bir gündür. Ne öncesi vardır, ne sonrası. Ne bir pazartesi sendromu, ne de bir cuma coşkusu. Bu yüzden doğa özgürdür. Bu yüzden her sabah yenidir. Pazar sabahları bizim için bir kaçış gibidir. Bir soluklanma. Haftanın bir gününü kendimize armağan ederiz, diğer altısını heba etmişiz gibi. Belki de yanlış olan tam da budur: Geri kalan günleri sadece çalışmak, yetişmek ve tükenmek için yaşamak. Oysa doğa her günü biricik yaşar. Her an, tek ve değerli. Hiçbir çiçek sadece pazar açmaz. Bir kuş yalnızca hafta sonu ötmez. Belki de biz de öğrenmeliyiz bunu. Zamanı bu kadar keskin çizgilerle ayırmak yerine, her günü kendiliğiyle kucaklamak. Doğa için pazartesi yok. Sadece sabahlar var. Sabahın serinliği, kuşların melodisi, toprağın uyanışı. Ve eğer biraz durup dinlersen, bir ağacın sana fısıldadığını duyarsın: "Ben her sabah yenileniyorum. Çünkü takvimde adım yazmaz."  
Ekleme Tarihi: 12 April 2025 - Saturday

Doğada Pazartesi Yok!

Sabahın serinliğiyle uyanıyor dünya. Henüz şehir tam anlamıyla kendine gelmeden, bir serçe konuyor pencere kenarına. Uykulu gözlerin henüz ekrana bakmamış, telefonun sessizliğini koruyor. Bir an için zaman duruyor. İşte o anda fark ediyorsun: Doğada pazartesi yok.

Yalnızca biz insanlar takvimler inşa ettik. Haftaları yedi parçaya böldük, günlere isimler verdik, birine de "pazartesi" dedik. Yorgunluğun, koşturmacanın, yeniden başlama zorunluluğunun adı oldu o.

Ama ormanda bir ağaç, haftanın kaçıncı gününde olduğunu bilmez. Rüzgâr, hangi gündeyiz diye esmez. Ne bir martı takvim taşır kanatlarında, ne de bir dere plan yapar akarken. Güneş doğar, batar. Ay gelir, eksilir, yeniden tamamlanır. Ve hiçbir çiçek, “Yarın iş var, erken yatayım,” demez.

Doğada her gün, sadece bir gündür. Ne öncesi vardır, ne sonrası. Ne bir pazartesi sendromu, ne de bir cuma coşkusu.
Bu yüzden doğa özgürdür. Bu yüzden her sabah yenidir.

Pazar sabahları bizim için bir kaçış gibidir. Bir soluklanma. Haftanın bir gününü kendimize armağan ederiz, diğer altısını heba etmişiz gibi. Belki de yanlış olan tam da budur: Geri kalan günleri sadece çalışmak, yetişmek ve tükenmek için yaşamak.

Oysa doğa her günü biricik yaşar. Her an, tek ve değerli. Hiçbir çiçek sadece pazar açmaz. Bir kuş yalnızca hafta sonu ötmez. Belki de biz de öğrenmeliyiz bunu. Zamanı bu kadar keskin çizgilerle ayırmak yerine, her günü kendiliğiyle kucaklamak.

Doğa için pazartesi yok. Sadece sabahlar var. Sabahın serinliği, kuşların melodisi, toprağın uyanışı.
Ve eğer biraz durup dinlersen, bir ağacın sana fısıldadığını duyarsın:
"Ben her sabah yenileniyorum. Çünkü takvimde adım yazmaz."

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve avanoshabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.