Anasayfa
Yazarlar
Hüseyin Seyfi
Yazı Detayı
Bu yazı 180 kez okundu.
Fakir Baykurt ve İnşaat Kümesi
Bazen kafanızdan bir konu geçirirken, hayalini kurduğunuz sahne karşınıza kuruluverir; sevdiğiniz bir insan, arzu ettiğiniz bir haber sizi düşlerinizden sıyırarak gerçeği ile sürpriz yapar.
Karşımda duran dev selvi ağacı bana, Tokat yolculuğum sırasında anayolun sağında, Yıldızeli civarında gördüğüm eski Pamuk Pınar Köy Enstitüsünü hatırlatmıştı. Aynı güzergah üzerinden geçişim bir yıl içinde ikinci kez gerçekleşiyordu. Tokat, Niksar, Erba, Ballıca Mağarası, Çorum Alaca, Boğazkale Hattuşaş, Yazılıkaya, Yalınyazı- Maşat yörelerine yeğenim Taner Akçay ile yapacağım bir geziydi.
Otobüs içinde, otuz saniyelik bir manzara ya da görünüm, beni alıp1940’lı yıllara götürdü. Öğretmen Okullu olmam ve Köy Enstitüleri ile ilgili bilgi yoğunluğum bana, o günleri yaşamışım duygusunu veriyordu.
Köy Enstitüleri, kırsal kesimi, köylüyü ışıklandırma, aydınlatma, Türkiye’yi kalkındırma projesiydi. Bozkırın ortasında, gururla göklere yükselen dev çam ağaçları o güzel projenin kanıtları gibiydi.
Gezi anılarımdan ve Köy Enstitülerinden anlatırken, arkadaşım Dursun Koçer, beni evine çaya davet etti. Meğer evinde konuk ettiği eşinin babası, bir Köy Enstitülü imiş. Tanıştık. Adının Veli İnce, 1929 Denizli Acıpayam doğumlu 1943_1948 Isparta, Gönen Köy Enstitüsü öğrencilerinden olduğunu söyleyerek konuşmasına devam etti.
“Köyde o yıl, ben hariç, beş öğrenci sınavı kazandı. Sınavdan haberim olmadığı için ben sınava giremedim. Kazanan öğrencilerden biri okula gitmekten vazgeçince, okul müdürümüz bir dilekçe yazarak, elime tutuşturup, sınav kazanan dört öğrenci içinde beni de gönderdi. Okula vardığımızda, benim için bir komisyon oluşturuldu. İmtihan edildim. Karadeniz’e, Akdeniz’e dökülen ırmaklar aklımda kalan sorulardan bazıları. Sınavı kazanmıştım.
Okula girince dünyalar benim oldu. Çünkü öküz gütmekten kurtuluyordum.
Fakir Baykurt ile A sınıfında sonuna kadar beraber okuduk. Asıl adı, Tahir’di. O da bizler gibi fakir aile çocuğu idi. Yiğit ve mert, ciddi bir kişiliğe sahipti. O, şiir yazar, ben cümbüş çalardım. Edebiyat üzerine
yetenekli bir arkadaşımızdı. Şiirleri, o zamanlar dergilerde yayınlanır, bunları bizzat kendi, bizlere okurdu. Yalnız, el işleri becerisi benim kadar değildi. Okulda ikimiz de inşaat kümesindeydik. Bizden başka, demirci, marangoz gibi kümeler mevcuttu. Büyük ve küçük baş hayvanlarımız ve tavuklarımız bulunurdu. Bunlara bakar, üretir, ürünlerinden beslenirdik. Baktığımız hayvanların eti, sütü yumurtası bizlerin ana besin kaynağıydı.
İnşaatçılar olarak yaz döneminde, Hasanoğlan Köy Enstitüsünün ek bina inşaatını yapmak üzere bizim sınıf tamamen görevlendirildi. 1946 dönemiydi. Isparta Gönen’den Ankara Hasanoğlan’a gittik. O zaman müdürümüz Ömer Uzgil. Tabiat öğretmeni Vahap Arıkan bizimle başımızda görevli olarak Hasanoğlan’a geldi . Bize verilen inşaatı bitirince, o yaz, başarımızdan dolayı, Konya, Mersin, Adana, Hatay, Urfa, Gaziantep, Maraş, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Samsun illerini kapsayan bir gezi ile ödüllendirildik.
Okullarımızda yattığımız, kendi yaptığımız kerpiçten baraka tipi yerlerdi. Bir koğuşta altmış yetmiş kişi kalırdık. Kızlar ve erkekler tamamen birbirlerinden ayrı yerlerde yatar, kalkarlardı. Sınıflarımız kırk, kırk beş kişilikti. Çoğunlukla bir hafta ders, bir hafta uygulama olurdu.”
Çaylarımızı içtik.
”Anılarınızla , veya günlüklerinizle ilgili yazılı çizili bir şeyiniz yok mu hocam?” dedim. “Hayır, yok. “ dedi
“ Öyleyse, bu çay içimini yazayım izninizle.”
“Tabi ne demek, çok memnun olurum.”
Emekli Öğretmen Veli İnce’ye, anılarını benimle paylaştığı için teşekkür ediyor, rahmetle anıyorum.
Hüseyin Seyfi
Fakir Baykurt ve İnşaat Kümesi
Bazen kafanızdan bir konu geçirirken, hayalini kurduğunuz sahne karşınıza kuruluverir; sevdiğiniz bir insan, arzu ettiğiniz bir haber sizi düşlerinizden sıyırarak gerçeği ile sürpriz yapar.
Karşımda duran dev selvi ağacı bana, Tokat yolculuğum sırasında anayolun sağında, Yıldızeli civarında gördüğüm eski Pamuk Pınar Köy Enstitüsünü hatırlatmıştı. Aynı güzergah üzerinden geçişim bir yıl içinde ikinci kez gerçekleşiyordu. Tokat, Niksar, Erba, Ballıca Mağarası, Çorum Alaca, Boğazkale Hattuşaş, Yazılıkaya, Yalınyazı- Maşat yörelerine yeğenim Taner Akçay ile yapacağım bir geziydi.
Otobüs içinde, otuz saniyelik bir manzara ya da görünüm, beni alıp1940’lı yıllara götürdü. Öğretmen Okullu olmam ve Köy Enstitüleri ile ilgili bilgi yoğunluğum bana, o günleri yaşamışım duygusunu veriyordu.
Köy Enstitüleri, kırsal kesimi, köylüyü ışıklandırma, aydınlatma, Türkiye’yi kalkındırma projesiydi. Bozkırın ortasında, gururla göklere yükselen dev çam ağaçları o güzel projenin kanıtları gibiydi.
Gezi anılarımdan ve Köy Enstitülerinden anlatırken, arkadaşım Dursun Koçer, beni evine çaya davet etti. Meğer evinde konuk ettiği eşinin babası, bir Köy Enstitülü imiş. Tanıştık. Adının Veli İnce, 1929 Denizli Acıpayam doğumlu 1943_1948 Isparta, Gönen Köy Enstitüsü öğrencilerinden olduğunu söyleyerek konuşmasına devam etti.
“Köyde o yıl, ben hariç, beş öğrenci sınavı kazandı. Sınavdan haberim olmadığı için ben sınava giremedim. Kazanan öğrencilerden biri okula gitmekten vazgeçince, okul müdürümüz bir dilekçe yazarak, elime tutuşturup, sınav kazanan dört öğrenci içinde beni de gönderdi. Okula vardığımızda, benim için bir komisyon oluşturuldu. İmtihan edildim. Karadeniz’e, Akdeniz’e dökülen ırmaklar aklımda kalan sorulardan bazıları. Sınavı kazanmıştım.
Okula girince dünyalar benim oldu. Çünkü öküz gütmekten kurtuluyordum.
Fakir Baykurt ile A sınıfında sonuna kadar beraber okuduk. Asıl adı, Tahir’di. O da bizler gibi fakir aile çocuğu idi. Yiğit ve mert, ciddi bir kişiliğe sahipti. O, şiir yazar, ben cümbüş çalardım. Edebiyat üzerine
yetenekli bir arkadaşımızdı. Şiirleri, o zamanlar dergilerde yayınlanır, bunları bizzat kendi, bizlere okurdu. Yalnız, el işleri becerisi benim kadar değildi. Okulda ikimiz de inşaat kümesindeydik. Bizden başka, demirci, marangoz gibi kümeler mevcuttu. Büyük ve küçük baş hayvanlarımız ve tavuklarımız bulunurdu. Bunlara bakar, üretir, ürünlerinden beslenirdik. Baktığımız hayvanların eti, sütü yumurtası bizlerin ana besin kaynağıydı.
İnşaatçılar olarak yaz döneminde, Hasanoğlan Köy Enstitüsünün ek bina inşaatını yapmak üzere bizim sınıf tamamen görevlendirildi. 1946 dönemiydi. Isparta Gönen’den Ankara Hasanoğlan’a gittik. O zaman müdürümüz Ömer Uzgil. Tabiat öğretmeni Vahap Arıkan bizimle başımızda görevli olarak Hasanoğlan’a geldi . Bize verilen inşaatı bitirince, o yaz, başarımızdan dolayı, Konya, Mersin, Adana, Hatay, Urfa, Gaziantep, Maraş, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Samsun illerini kapsayan bir gezi ile ödüllendirildik.
Okullarımızda yattığımız, kendi yaptığımız kerpiçten baraka tipi yerlerdi. Bir koğuşta altmış yetmiş kişi kalırdık. Kızlar ve erkekler tamamen birbirlerinden ayrı yerlerde yatar, kalkarlardı. Sınıflarımız kırk, kırk beş kişilikti. Çoğunlukla bir hafta ders, bir hafta uygulama olurdu.”
Çaylarımızı içtik.
”Anılarınızla , veya günlüklerinizle ilgili yazılı çizili bir şeyiniz yok mu hocam?” dedim. “Hayır, yok. “ dedi
“ Öyleyse, bu çay içimini yazayım izninizle.”
“Tabi ne demek, çok memnun olurum.”
Emekli Öğretmen Veli İnce’ye, anılarını benimle paylaştığı için teşekkür ediyor, rahmetle anıyorum.
Hüseyin Seyfi
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.