Ressam Gökhan Gülkan ile röportaj (Röportaj: İbrahim Selvi)

Gökhan Hocam kısaca kendinizden bahseder misiniz?

GG - 1966 yılında Ankara'da dünyaya geldim. İlkokul 3. sınıfa kadar burada yaşadıktan sonra babamın genç yaşta vefatı sebebiyle memleketim olan Nevşehir'in Gülşehir ilçesinin Yeni Yaylacık köyüne yerleştik. Annem, ablam ve küçüğüm olan erkek kardeşimle birlikte köy hayatına geçiş yaptık. Kısa zamanda uyum sağladık. Lisedeki eğitim hayatına kadar burada yaşadım. Her yaz köyüme mutlaka uğrarım.

Sayın Gökhan Hocam çizim işine nerede ve ne zaman başladınız?

GG - Çizim işine profesyonel olarak 1985 yılında İstanbul’da başladım. Liseyi yeni bitirmiştim. Yüzbaşı Volkan çizgi roman kahramanının yeni çizimlerini yapmak üretmek için o zamanların büyük çizgi roman yayıncısı Alfa Yayınları’nın kurucu ortağı ve baş çizeri Ali Recan tarafından bir mektupla İstanbul’ a davet edildim. Sürekli onlara karikatür ve çizgi romanlar gönderip kitaplarında yayınlatıyordum. Karşılığında hiçbir ücret almıyordum. Ama çok büyük haz alıyordum bundan dolayı. Çünkü o yıllarda malum olduğu üzere insanların tek eğlencesi sınırlı sayıdaki tek kanallı televizyon, radyo ve basılı yayınlardı.Bunlardan birinde yaptığınız bir çalışma yayınlanmışsa herkesin haberi olur olumlu geri dönüşleri mutlaka olur ve taktirle karşılanırdı. Ergenlikteki bir genç için bundan daha büyük bir ücret olamaz sanıyorum. Gelen mektuba Gülşehir ilçesindeki Ptt binasından yayınevini arayıp Ali Recan üstad ile konuştum. Hemen gel işe başla diyordu. Tamam deyip birkaç gün içerisinde otobüse atlayıp İstanbul’ un yolunu tuttum. Böylece profesyonel olarak bu işe adım atmış oldum.

Gökhan, Ahmet ve Saygı Gülkan

İlk olarak nasıl başladığımı soruyorsanız anlatayım. Köyde yaşayan birisiydim. Çizgi roman ve karikatür dergilerini okuyordum. Onlardan etkilenerek çizim yapmaya başladım. Çizer olmaya daha 14-15 yaşında karar vermiştim. Okuldaki derslerden çok çizim işleriyle uğraşıyordum. O yılların ünlü mizah dergilerine sürekli çizimler göndererek kendimi geliştirdim. Anlayacağınız benim hiçbir zaman bir ustam olmadı. Kendi kendimize çalışarak bu işe başlamış olduk. Okulun duvar gazetesine de çizimler yapıp Gülşehir Lisesi’ nde yerel bir hayran kitlesi oluşturmuştum

Gökhan Gulkan 

İşinizin bir sanatsal yanı var mı? kendinizi üreten kültürel bir faaliyet insanı olarak ifade edebilir misiniz?

GG - Sanat ve sanatçı meselesi çok tartışmalı bir konu. Yaptıklarımızı sanat diye nitelendirmeyi yaparsam kendimi de sanatçı olarak bir yere konumlandırmış olurum. Bunun bir büyüklenme gibi yanı var. O yüzden bunun değerlendirmesini ben yapmak istemiyorum. Daha çok kitap çizimleri üzerine çalıştığım için genelde sipariş üzerine çalışmalar yapıyorum. 20 yaşına kadar hiç kimseden talimat almadan özgürce çizimler yaptım. Belki onlar bugün yaptıklarımdan daha değerli. Ücretini düşünmeden yapılan işlerin sanat olma şansı daha yüksek. Çünkü daha çok kendinizden bir şeyler ortaya koyuyorsunuz. Bunun için de ya maddi durumunuz çok iyi olacak ya da aç sefil kalıp ben sanat yapıyorum diye üretmeye devam edeceksiniz. Artık siz öldükten sonra eserlerinizi birileri elden ele dolaştırıp yüksek paralara satacaklar. Sanat ve sanatçı gerçeği benim gözümde bu şekilde. Ama genel olarak şunu söyleyebilirim ki çizgi roman dünyada 9. Sanat olarak adlandırılıyor. Ayrıca en eski sanat dalı olarak biliniyor. Tarih öncesi mağaralarda bulunan çizimlerde bunu görüyoruz. Arka arkaya sıralanan olaylar örgüsünün ad çizgi romandır. Bundan dolayı çizgi roman dünyanın en eski sanat dalıdır diyebiliriz. Zaman içerisinde 9. Sıraya konumlandırdılar. Sinemanın da atasıdır esasında.

Çizim işinin dışında başka alanda hobi gibi ya da kişisel gelişim anlamında uğraşlarınız var mı?

GG - Çizim dışında bir iş yapmadım. Hobi olarak tarihle ilgili konuları kapsayan her şeyi takip ediyorum. Film montaj ve animasyon yapımıyla ilgili proğramları kurcalıyorum. Bunların eğitim proğramlarını satın alıp kendimi geliştiriyorum. Kişisel gelişim ve insan psikolojisi alanındaki önemli kitapları okuyorum. Bu insanlarla olan iletişimime inanılmaz katkılar sağlıyor. Çevremdeki insanları anlamama ve kendimi karşımdaki kişinin beni daha iyi anlamasına yardımcı oluyor. Köyüme gidip geleneksel üzüm işleriyle uğraşıyorum. Pekmez ve üzüm kurutma şeklinde bağımızdaki üzümleri değerlendiriyoruz. 

İnsan ve eğitim kaynaklı iş, çizim yapıyorsunuz. Günümüzde eğitimin metotları geçmişe göre nasıl, değişen yanları var mı, varsa bu devam etmeli mi nasıl olmalı?

GG - Eğitim metotları geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok fazla. Bir kere bilgisayar diye bir icat hayatımıza girdi. Tabi bu bizim gibi 40-50 yaşını geçmişler için geçerli tanımlama. 35 yaş altı zaten gözünü açtığı andan itibaren bilgisayarla tanıştı. Biz kütüphanede bir ansiklopediden bilgi almamız için saatlerce sıra beklerdik (Karavezir Kütüphane’ sinin dili olsa da bunları konuşsa) Bilgisayarla birlikte eğitimin yöntemi değişti. Eskiden kitaplarla sınırlı kalan eğitim şimdi yapay zekâ teknolojilerine bırakıyor. Ya da videolu anlatımlarının olduğu eğitimlere teslim etti. Devam etmeli mi sorusuna vereceğim cevap şu olacak: Biz istesek de istemesek de bu yöntem ilerleyerek devam edecek. Ben kendi adıma söyleyeyim, yeni gelişen ne varsa uyum sağlamak için gayret ediyorum. Yoksa tükenip gidersiniz. Sadece iyi resim çizmek artık sizin tercih edilmenizde yeterli olmuyor. Hem kaliteli iş yapacaksınız hem de hızlı olacaksınız. Yeri geldiğinde yapay zekâ araçlarını kullanarak yaptığım işe farklılık katıyorum. Her alanda bu teknoloji kullanılacak gibi gözüküyor. İşimizi elimizden alacak korkusu her alanda hâkim. Düşünceme göre bu kötü düşünceleri bırakıp kendimizi geliştirmeye yönelmeliyiz. Ben bunu nasıl kullanırım dememiz lazım. Ancak bu şekilde kendimize bir alan açabiliriz. İnsan Allah’ ın yarattığı muhteşem bir varlık. Daha kendi kapasitesinin belki yüzde birini bile kullanmıyor. Oysa yapay zekâ dediğimiz teknolojiler insanın ortaya çıkarttığı bir model. Görünürde daha zeki ve hızlı olmasının dışında bir şey yok gibi. Şu andaki çalışmalarda insanı taklit etmesinden başka bir durum yok. Bu da demektir ki sadece insanın göründüğü kadarki özelliklerini yükleyebilirler. 

Daha insanın ortaya çıkmamış nice büyük yetenekleri vardır. Zamanla göreceğiz bunu. 

Sanat mı insanın eseridir, yoksa insan mı bir sanatın eseridir?

GG - Çok derinlikli bir soru. Bunu ancak dini bilgilerimle cevaplayabilirim. İnsan, Allah ‘ın yarattığı büyük bir sanat eseri. Diğer yarattığı her şeyden daha üstün kılmış bizi. Dolayısı ile insanın elinden çıkan her güzel olan şey de bir sanat eseridir.

Sanat eseri mi değerlidir yoksa ona verilen değer mi onu ve sanatçıyı kıymetlendirir?

Sanat eserine verilen kıymet onu yapan sanatçıyı da değerli hale getirir kanımca. Eser kıymetli olunca da sanatçıya bakış o oranda daha büyük olur doğal olarak.

Sektördeki insan kaynağınızın sorunları, birikimi ilerleyen süreçteki konumlanmasından bahseder misiniz?

GG - Sektördeki yetenekli insan kaynağı sorunu çok fazla. İleride sorunun daha da çok olacağı düşüncesindeyim. Artık insanlar çizim işine çok fazla yönelmiyorlar. Çünkü çizim yaparak yaşantınızı sürdürmeniz çok zor. Önceden de zordu şimdi de zor. Hiç kimse gelip sizi bulmuyor. Keşfedilme diye bir şey yok. Siz ne kadar çaba içine girer ve çevrenizi geliştirirseniz o oranda işinizin yolunda gitme şansı yüksek. Şimdi bir de yapay zekâ ve yüzbinlerce çizimin yüklenip ucuza sattıkları stok siteleri var. Bu işten geçimini sağlayanlar için iyi değil. Sonunda nereye konumlanacak ben kestiremiyorum. Yayınevleri çizerlere telif ödemek yerine 3-5 dolara bu sitelerden vektörel çizimleri alıp kullanıyorlar. Ama kitapların kalitesi aşağılara düşüyor. Çünkü aynı resmi başka bir yayınevleri de alıp kullandığı için yapılan işler basitleşiyor. Bazı yayıncılar bunun farkında olduğu için özel işler yaptırıyorlar halen. 

Mesleki yaşamınızdan değer atfettiğiniz bir anınızdan bahseder misiniz?

GG - Çok fazla anım var ama birkaç cümleyle şunu anlatayım. Yıllarca yurt içi için çokça hikâye ve ders kitabı yaptım. Değer atfedeceğim şey, yurt dışındaki Türk okulları için Türkiye Maarif Vakfı’ na hazırladığımız Türkçe eğitim kitaplarını çizmek oldu. Çizimlerimiz dünyanın 55 ülkesine gitti ve her ırktan insana hem Türk dilini hem de Türk kültürünü tanıtıyor. Her sene oradaki öğrencilerden gelenler oluyor. Türkçe olarak konuşmalarını görmek beni çok mutlu ediyor. Kurum olarak hedefimiz Türkçenin bir dünya dili olmasını sağlamak.

Gökhan Hocam, bir ömür çizmek nasıl bir duygu, bize eserlerinizden bahseder misiniz?

GG - İstediğim işi yapmak bakımından çok iyi. 

Çizmeyi çok severek yaptım. Güzel bir duygu benim için. Ama artık benim için o ilk heyecanlar kalmadı diyebilirim. Çok fazla aynı işte çalıştığımız için biraz da çizmekten kaçıyorum diyebilirim. Çizmek için oturmanız lazım. Halbuki ben artık oturmak yerine hareketli olmak istiyorum. 

Yarattığınız kahramanlara çizgiler ile bir mizaç, karakter kazandırıyorsunuz, bu bakış ve düşünce normal yaşantınızda sizde ne gibi etkisi olmuş olabilir? 

GG - İnsanların yüz hareketlerinden ne düşündüklerini kolaylıkla anlıyorum mesela. Karakter tahlilinde ve yaş tahmininde iyiyimdir.

İstanbul'da yaşıyorsunuz, İstanbul'da yaşamak nasıl bir duygu?

GG - İstanbul da yaşamak benim için gençliğimde bir hedefti, çok güzel bir şehir. 

İstanbul gez gez bitmez yerleri var. Tarihi dokusu sizi kendine çekiyor. Kendimi şanslı hissediyorum bu anlamda. 

Arkanıza baktığınızda neyi geride bıraktığınızı, önünüze baktığınızda sizi ya da insanımızı nelerin beklediğini küçük bir us ile ifade edebilir misiniz?

GG - Geçmiş benim için çok kıymetli. Yaşadığım acı ya da tatlı herşeyin bir anlamı ve kıymeti var. Hiç bir şey boşuna yaşanmadı. Beni var eden olaylar zinciri olarak bakıyorum. Gelecekte beni neyin beklediğiyle çok ilgilenmiyorum. İleriyi çok düşünmek insanın ruh sağlığına iyi gelmediğini biliyorum. Hep olumlu şeylerin olacağını düşünüyorum. Dünyadaki olumsuzluklara kayıtsız kalmamakla birlikte gücümün yeteceği meselelerle ilgilenip yetişebileceğim konulara odaklanıyorum. Öyle bir hale geldik ki gözümüzün içine herşeyi sokuyorlar. 

Bu sebepten haber proğramlarıyla aram iyi değildir. 

Sosyal medya da ona keza bir lağım çukuruna döndü. Herkes kendi fikrini karşı tarafa dayatma derdinde. 

Mümkün olduğunca uzak duruyorum. Bu anlamda sorunuzun cevabını vercek olursam insanlar bu şekilde devam ederse maalesef çöküntü içine girecek. Hayatı daha dar alanda yaşamak gerek. Gözümüzün gördüğü elimizin yetiştiği kadarıyla. Diğer türlüsüne gücümüzün yetmeyeceğinden eminim. 

Ben enerjimin boşa harcanmasını istemem. Bunlar benim fikrim tabi. İsteyen istediği gibi hayatına yön verebilir. 

Sevgili Gökhan Hocam değerli vaktinizi bize ayırarak röportaj yapmak isteğimizi geri çevirmediniz, nazik kabulünüzden dolayı çok teşekkür eder iyi dileklerimi sunuyorum.

GG - Rica ederim İbrahim Bey. Asıl ben size teşekkür ederim. Sayenizde ben de kendimi ifade etmek için bir fırsat bulmuş oldum. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.