Çocuklarımızı sapıklara ve onların koruyucularına terk etmeyeceğiz!
Demir, “İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı Onursal Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında evlendirdiği kızının çocukluğu boyunca yaşadığı istismar kamuoyunda infial yaratmış, vicdanları yaralamıştır.
Siyasi iktidar tarafından yıllardır sırtı sıvazlanan, eğitim sistemimize ortak edilen, taciz ve cinsel istismar skandallarıyla gündeme gelen tarikatlar, yine bir çocuğun yıllarca istismara uğramasına neden olmuştur.
Kuşkusuz ki peşine düşülmeyen taciz-tecavüz, cinsel istismar vakalarında, “bir kereden bir şey olmaz” diyen ‘yöneticilerin’ payı, sorumluluğu çok büyüktür. Bu dolaylı teşviklerle cesaretlenen sapıklar, ne yazık ki geleceğimiz olan yavrularımıza zarar verirken, görünen o ki iktidar en ufak bir endişe duymamaktadır.
Ensar skandalı patladığında sessiz kalan, Aladağ’da yanan çocuklarımız için kılını kıpırdatmayan sonrasında tarikatların birçok yurt açması için öncülük eden, destek olan iktidarın tutumu bize bir kez daha göstermiştir ki masumiyete saldırıya dair her olay ancak ahlaklı vicdanlardan geçebilmektedir. Bu yapıların çocuklara karşı işlediği suçlar artık cezasız kalmamalıdır. Cezasızlık, bu tür skandalların patlak vermesini beraberinde getirecek, dini sömürüp suistimal ederek kendilerine güç sağlayan karanlık yapılar için yine dolaylı teşvik anlamı taşıyacaktır.
Eğitimciler olarak, bu tür olayların azalarak bitmesinin tek yolunun, laiklik ilkesine sahip çıkmaktan, hukukun kurallarının evrensel ilkelere göre şekillendirilip işletilmesinden, tarikat, dernek ve vakıfların Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki tüm faaliyetlerine derhal son verilmesi gerektiğinden geçtiğini defalarca vurguladık.
Çocuklarımıza dair en ufak saldırıya bile kayıtsız kalınmamalı, kimden geldiğine bakılmaksızın hem caydırıcılık prensibi hem de yargı mekanizmaları işletilmelidir. Hem siyasi sorumlular hem de devletin işleyişinde görev ve sorumluluğu olan kamu görevlileri, bütün bu yasadışı uygulamaların bir gün hukuk karşısında hesabını vermek zorunda kalacaklarını da unutmamalıdırlar. Bizzat devlete ve Anayasa’ya sadakatle bağlı olması gereken kamu görevlilerinin, hukuk dışı, yasal olmayan siyasi emir ve talimatlara boyun eğmeleri affedilemez.
Ufacık, savunmasız bir çocuğun uğradığı cinsel saldırıda söz konusu olabilecek tek gizlilik çocuğun kim olduğudur. Toplum vicdanını yaralayan her konuda, faillere bir kalkan gibi işletilen gizlilikten derhal vazgeçilmelidir.
Çocuklarımıza, pedagojiye uygun olarak, sınırlar öğretilmeli, o sınırları aşan yetişkinlere dair kime ne söylemeleri gerektiği anlatılmalıdır. Bu toplumsal bir eğitim eşiğidir, bu can alıcı noktada aileler de eğitilmelidir. İktidarın elindeki belediyeler ve STK’lar eşliğinde erken yaşta evlenme “dersleri” yerine bunlara eğilinmesi bile oranı düşürecektir. Çözüm, insanları cinsiyetine, dillerine, dinlerine, ırklarına göre ayırmakta değil, bu çağın gereği olduğu üzere bir arada yaşamayı öğretmektedir.
Çözümün bir ayağı da devlet yetkilisi sıfatı taşıyan insanları bu hassasiyetlere, bu bilince uygun seçmekten geçtiğidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nda hala 9 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğini, kızların eşofman giyemeyeceğini, kızlar ve erkeklerin ayrı ayrı eğitim görmesi gerektiğini düşünen yöneticiler mevcuttur. Bu sapkın zihniyete sahip insanlara görünmez bir kalkan sağlamak yerine, devletin her kademesine liyakat ve toplumsal vicdan ile barışık isimler getirilerse, sorunun çözümüne büyük katkı sağlanacaktır.
Eğitim-İş olarak uyarıyoruz: Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün biz eğitim neferlerine emanet ettiği yavrularımız sahipsiz değildir! Onların karşı karşıya kaldığı ve kalacağı her saldırıyı tüm insanlığa tehdit görüp, mücadele edecek bir Eğitim-İş vardır! Çocuklarımızın eğitim hakkı başta olmak üzere en temel haklarını korumak ve geliştirmek için mücadele etmeye; çocuk istismarını, taciz ve tecavüzü meşrulaştıran yasalara karşı durmaya devam edeceğiz” açıklamalarında bulundu